Türkiye’nin en derin tatlı su gölü ve Mars’ın jeolojik yapısına benzerlik gösteren iki noktadan biri olarak kabul edilen Salda Gölü’ne, beyaz kumulları ve turkuaz renkli suyuyla bu yaz da ziyaretçi akını bekleniyor. Havaların ısınması ve okulların tatile girmesi ile tatilcilerin ağır ilgisi beklenen Salda Gölü’nde, Etraf, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın, göl ve beyaz kumulları müdafaa tedbirleri kapsamında, kuzeybatı kısmındaki Beyaz Adalar’ın bulunduğu alanda beyaz kumullara basmak ve buradan göle giriş yasaklanmıştı. Salda Müdafaa Derneği, göle giriş yasağı kapsamının genişletilmesi ve tüm gölde uygulanmasını istedi. Dernekten yapılan açıklamada, “Salda Gölü kapalı bir havzadır. Göle giren kirlilik bir daha çıkamaz. Göle girenlerin teri, güneş kremi, duşu, şampuanı ve onlarca atığı çok kapsamlı kirliliğe yol açmaktadır. Bu yüzden beşerler gölde suya girmemelidir. Biriken kirlilik göl tabanına çökelmekte ve canlılar için zehirli olan hidrojensülfür, metan ve amonyak oluşturmaktadır. Salda dünya mirasıdır, tam muhafaza istiyoruz” denildi.
‘GÖLE GİREN KİRLİLİK BİR DAHA DIŞARI ÇIKAMAZ’
Dernek Lideri Gazi Osman Şakar, “Biz göle girmenin büsbütün yasaklanmasını daima olarak dillendiriyoruz. Havaların ısınmasıyla insan hareketliliği de yavaş yavaş başladı ve artmasını bekliyoruz. Gölün tamamında suya girilmesi ve etrafındaki beyaz kumullara basılmasının yasaklanmasını istiyoruz. Zira bu kumlar yalnızca bu göle has kumlardır. Bilim insanlarının tabirine nazaran, bu göl kapalı havza göl olduğu için göle giren kirlilik bir daha dışarı çıkamaz” dedi.
Türkiye Tabiatını Muhafaza Derneği bilim danışmanı Dr. Erol Kesici de Salda’nın tüm etrafıyla bütün havza olarak korunması gerektiğini belirterek, “İnsanların beden atıkları, kullandıkları kimyasal eserler, büsbütün gölün içinde kalmaktadır. Son yaptığımız araştırmalarda göldeki mikroorganizmalar ve bakterilerin değişime uğradığı belirlendi. Su içinde insani, ziraî, egzoz gazları ve gibisi dış etkenli atıkların su kalitesi ve rengini değiştirdiği bilinmektedir. Çevresel kirlilik nedeniyle yağışlarla gelen atıklar da gölü kirletiyor” diye konuştu.
‘GÖZÜMÜZLE UZAKTAN SEVMELİYİZ’
Bakanlığın sigara içilmemesi, araçla girilmemesi, piknik yapılmaması, yapı müsaadesi verilmemesi üzere tedbirlerinin yerinde olduğunu da anlatan Dr. Kesici, “Salda Gölü Muhafaza Alanını içeren kısımlara ayağımızla basmamalı, göle girmemeliyiz. Velhasıl Salda Gölü’nün suyunu gözümüzle sevmemiz gerekir. Uzaktan sevmeliyiz” dedi.
Son 5 yılda gölün, ağır turist baskısı ve etrafındaki insan tesirleriyle çok önemli problemlerle karşı karşıya olduğunu vurgulayan Dr. Kesici, “Salda Gölü Muhafaza Alanı’na bilim için dahi olsa, hiçbir yapı yapılmamalıdır. En hoş tahlillerden bir tanesi Pamukkale’yle ilgili alınan tedbirleri, misal özelliklere sahip Salda için de uygularsak, Pamukkale üzere Salda Gölü’nü de korumuş oluruz” diye konuştu.
BEYAZLIKLARIN KARARMA TEHLİKESİ
Salda’nın 1970 öncesinde 196 metre olan derinliğinin son yıllarda 184 metreye düştüğünü de belirten Dr. Kesici, “En son 2021 yılı Kasım ayındaki ölçümlere nazaran 11 metre daha su kaybı yaşandı ve 174 metreye geriledi. Gölü besleyen çok az sayıdaki derenin üzerine gölet yapılması, Burdur havzasının çok kıymetli bir sorunu olan yasal ve yasal olmayan sondaj kuyularıyla yeraltı sularının çekilmesi göl suyunun azalmasına yol açıyor. Salda’nın beslenmesi yalnızca yağışlara kalmıştır. Bu problemler, beyazlıkların kararması, turkuaz renginin giderek yok olması ve çok az sayıdaki biyolojik çeşitliliğinin azalmasına neden olacaktır. Çünkü Salda Gölü kapalı havza bir göldür” dedi.
