Bir yandan müzik ve konser yasakları, yargılanan sanatkarlar, öbür taraftan hınca hınç dolan konserler ve yeni çıkan albümler. Bu ülkeninin hassas sanatkarları ve özgürlüğünden hiç vazgeçmeyen gençleri olduğu sürece hoş günler göreceğiz, güneşli günler…
Ferhat Göçer, ülkemizin meselelerine hassas bir müzisyen. Yeni bir çalışmaya imza atan Göçer, ikinci sefer Türk halk müziğinin unutulmaz yapıtlarının yer aldığı “Anadolu Aryaları Volume – II” isimli albümünü sevenleriyle paylaşıyor. Bugün, dijital platformlardaki yerini alan ve sekiz türküden oluşan albümdeki tüm türkülerin düzenlemesi Ferhat Göçer’e ilişkin.
Albümde, “Ela Gözlüm”, “Harman Yeri”, “Katip Arzuhalim”, “Gemiler Giresune”, “Akşam Olur Karanlığa Kalırsın”, “Bahçada Yeşil Çınar” “Çarşambayı Sel Aldı” üzere farklı yörelerden anonim eserler ile kelamı vemüziği Hasan Kaplan’a ilişkin “Yürüyorum Dikenlerin Üstünde” türküleri yer alıyor.
Musiki Yapıtı Sahipleri Kümesi Meslek Birliği (MSG)’nin İdare Konseyi Lideri da olan Ferhat Göçer ile yeni albümünü ve yasakları konuştuk.
Öznur Oğraş Çolak ve Ferhat Göçer
– “Anadolu Aryaları Volume-II’’ sizden beklenen bir projeydi. Sonunda müzikseverlerle buluşuyor. Çıkış seyahatini sizden dinlemek isteriz.
Anadolu Aryaları aslında benim 1990’lı yıllardan beri hayal ettiğim bir projeydi. Aslında senfoni konserleriyle Türkiye’nin İstanbul’dan Diyarbakır’a dört bir yanında dolaştırdığım bir projeydi. Lakin albüme taşımamıştım. Pandemi sürecinde ağır bir stüdyo periyodu oldu, konuttaydı benim stüdyom ve orada hazırladım albümü. Birbirinden değerli 16 eser aslında… Birinci volümde 8 -ikincide 8, orada çok değerli müzisyen arkadaşlarımla; Orhan Hakalmaz, Gürkan Çakmak, Serhan Yadsıman, Sonay Yağız ve Alper Bulut üzere çok kıymetli entrümantist arkadaşlarla çalıştım. Bağlama, balaban, kemençe, perdesiz gitarlar üzere ve etnik sazlarımızı da kullandık. Çok hoş mistik bir albüm çıktı ortaya… Olabildiğince yumuşak, pamuk üzere olmasını dilek ediyorduk ki o denli oldu. Artık bunu sahneye koyarken siz de bana çok hoş bir fikir verdiniz, Anadolu aryalarının yanında Anadolu’nun renklerini de sunabileceğimiz tahminen de çok hoş bir sahne projesi hazırlamaya çalışacağız.
– Sabahattin Ali’nin hayatından kesitler anlattığınız müzikal “Aldırma Gönül” bu yıl da seyircisiyle buluşacak. Müzikal oyunculuğu size çok yakıştı. Bunu öteki projelerle devam ettirecek misiniz?
Sabahattin Ali’nin hayatını canlandırdığım “Aldırma Gönül” isimli oyun da 30 Eylül’de birinci temsili olmak üzere Zorlu’da olacak. Bir tiyatro oyunu ve oyunu birkaç kere oynamış olmanın deneyimiyle çok daha farklı bir hisle, her oyunda daha da sindirerek performansımın gücünü artırdığımı düşünüyorum. Her oyunda farklı bir ayrıntısını buluyorum. Okuduğum bir yerde, Sabahattin Ali’nin öbür bir paragrafıyla, cümlesiyle oyun farklı bir yol kazanıyor bende.
“TEK TARAFIM VAR: KÜLTÜR – SANAT VE ADALET”
– Siz bir müzisyen lakin bir de MSG Lideri olarak, müzik ve konser yasakları ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Özellikle şenlik ve konser yasaklarıyla ilgili meslek birlikleriyle ortak bir duruş sergilemeye çalışıyoruz. Eser sahiplerinin ve sanatkarların yanında olduğumuz bir duruş. Mümkün olduğu kadar da bağlantı kanallarını açık tutmaya çalışıyoruz. Bu bahiste gerekli açıklamalarımızı ortak bir açıklama olarak yapıyoruz. Bu yasaklamaların ve engellemelerin artmasıyla birlikte öteki bir boyuta geçilmesi gerekiyor. Zira radikal zihniyetlerin, toplumun genel yaşayışına, beklentilerine yahut ritüellerine baskı yapmasının karşısında bir duruş sergilenmesi gerekiyor. Bu duruşu sergilerken bir şeyden kaçınmak lazım! O radikal zihniyetin sizde kurduğu baskıya benzeyen sert tepki değil de çok daha aklıselim, daha ölçülü, daha irtibata açık ve toplumun çoğunluğunun, toplumsal takviyesini gerimizde ve yanımızda hissederek yapmamız gerekiyor. Bunu yapabildiğimizde bu radikal zihniyetleri yalnızlaştırabildiğimiz takdirde bu husustaki ortak açıklamalarımız muvaffakiyete ulaşabilir. Gayem bu! Yani o ortak akla ve ortak vicdanı hakikat bir halde yanlışsız kanallara iletebilmek gerek kamuoyuna gerek devlet yetkililerine. Devlet yetkililerinin de bu bahiste, bu radikal zihniyetlerin bu kadar baskın bir formda toplumun genelini yapıtı alacak yaptırımlar uygulamasından çok da hoşnut olduğuna inanmıyorum. Münasebetiyle da bu baskının üstesinden lakin bu türlü gelebileceğimize inanıyorum.
– Bir kaygı ve baskı var, sanatkarların üzerinde aslında toplumun üzerinde de bu baskı sistemi var.
Bunun hassasiyeti içerisinde biz duruşumuzu sergiliyoruz lakin giderek arttığını görüyorum. Kolay bir tweetle kolay bir açıklamayla bile artık bir konserin ya da bir şenliğin iptal edildiğini görüyor olmak çok üzücü ve çok tehlikeli bir şey. Bu mevzuda var olan kıymetlerimizin, haklarımızın ve anayasal haklarımızın da korunması… Yalnızca biz değil, toplumun çoğunluğunu düşünen… Ben inanmıyorum, toplumun büyük bir bölümünün, bu üslup bir sebepten ötürü bir konserin yasaklanmasını makul bulacağın da düşünmüyorum.
– Musiki federasyonu çalışmaları yaptığınızı biliyorum, hangi kademedesiniz?
Benim tek tarafım var. Kültür – sanat ve adalet. Durduğumuz yer burası bizim. Bir uğraş içindeyiz ki şu anda meslek birlikleri birleşiyoruz. Türk Müzik Federasyonu’nun birinci adımını attık. 2023 yılında da bunun muştusunu, bütün müzik işçilerine ve sanatseverlere vermeyi planlıyoruz.
Mümkün olduğu kadar hukuk ve adalet çemberinin içinde kalarak çabamızı gerçekleştirmek istiyoruz.
