CHP önderi Kılıçdaroğlu, Ankara’nın Haymana ilçesinde kanaat başkanları, muhtarlar ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir ortaya geldi. Kılıçdaroğlu, cumhuriyet ile büyümesi gereken bir ilçenin kan kaybettiğini lisana getirerek, şunları söyledi:
“Bizim burada oyumuzun az olduğunu da biliyorum. Oyumuzun azlığı; biz hiç gelmedik ki çayınızı içmedik ki. Ankara’da oturduk dedik ki ‘Bize neden oy vermiyorsunuz’. Bu tabloyu bilakis çeviriyoruz, gelip oturup konuşacağız, dertleşeceğiz. Siyasetin konusu ne? Tarlaları grup biçiyor muyuz, eser elde ediyor muyuz, çocuğu üniversiteyi bitirdi iş buluyor mu, Türkiye’nin bölgede prestiji var mı? Siyasetin konusu budur. Biz kendi sıkıntımızı kendimiz çözmek zorundayız, bir ortaya gelip oturup konuşmak zorundayız. Sorunları hepiniz biliyorsunuz, yaşıyorsunuz. Buranın bir tarım yeri olduğunu biliyorum. Bu ülkenin bereketli toprakları ekilmezse dışarıdan alırsanız kime çalışıyoruz o vakit öteki ülkelerin çiftçilerine çalışıyoruz, demektir. Evvel bir planlama yapmanız gerekiyor, havza bazlı bir planlama yapacaksınız. Kim neyi ekecek; bunların planlamasını yapacaksınız. Planlama yapıldıktan sonra herkes ne ekeceğini evvelden bilecek, kaça satacağını da evvelden bilecek. Bir dönümün maliyetini çıkaracaksın, maliyeti aşikardır. Çağırırsınız; 2 tane ziraat mühendisini maliyeti ne kadar, karı kaç olmalı? İktidar şunu söylemeli; ‘Maliyeti şu, onun üzerinde alıcı buluyorsanız istediğinize satın, altına düştüğünde bunun alıcısı devlet olacaktır’. Hiçbir çiftçi ziyan etmeyecektir. Elektrik fiyatlarının yüksek olduğunu ve çiftçinin desteklenmesi gerektiğini biliyorum. Bizim kelamımız var, iktidar olursak birinci 1 hafta içinde çiftçinin bankalara olan borcunun faizini sıfırlayacağız, borcunu da taksitler ile alacağız. Evvel Şanlıurfa’dan başlayarak 6 büyük vilayette sonra Türkiye genelinde çiftçiye elektriği fiyatsız vereceğiz, güneş gücü santralleri kuracağız.”
‘MUHTARLIK KANUNUNA GEREKSİNİMİMİZ VAR’
“İsraf haramdır” diyen CHP lideri Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Bakın her şey israf. Hem dindar geçiniyoruz, ‘dindarız’ diyoruz, israfı yapana da gidip takviye veriyoruz; nasıl oluyor bu? Bakanlıkların birden fazla kiralık binalarda. Düne kadar kiralık binalarda değillerdi, herkesin kendi binası vardı. Yılbaşında bütçe yaptılar artık yılın ortasında ikinci bütçe yapıyorlar, cumhuriyet tarihinde bu türlü bir şey görülmedi, birinci kere oluyor. Muhtarlık kurumunu güçlendirdiğiniz vakit her şey düzelir, bir muhtarlık kanununa gereksinimimiz var. Bugünkü mevzuat muhtarlığı kamu kurumu olarak kabul etmiyor. Siz kamu kurumu sayılmıyorsunuz; fakat milletvekilini seçen vatandaş sizi seçiyor, nasıl oluyor da onlar kamu, siz değilsiniz? Birleşik oy pusulası olmalı. Bunlar sıradan telaffuzlar üzere gelebilir ama bu muhtarlık kurumu nitekim de bir kurum olarak ortaya çıkacaksa onun hakkının, hukukunun teslim edilmesi lazım.”
‘TÜRKİYE, GÜÇLÜ OLMAK ZORUNDA’
Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada prestijli bir ülke olmak zorunda olduğunu vurgulayan CHP önderi Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Dış siyaset çok kıymetlidir. Dışarıya karşı kelamı dinlenen bir Türkiye olmalıdır. Bu ülkenin tarihi, sıradan bir tarih değildir. Ulusal Kurtuluş Savaşı verildikten sonra bütün İslam ülkelerinin bağımsızlık savaşı verdiğini görüyorsunuz. Biz aldığımız kararlar ile değil bütün İslam ülkelerine, mazlum devletlere daima örnek olduk. Bir siyasetçi dış siyaset ile ilgili konuşurken boğazında 9 düğüm olduğunu unutmamalı, söylediği lafın nereye gideceğini düzgün bilmeli, iç siyasette olduğu üzere yüksek perdeden atmamalı. ‘Ey Suriye, ey Yunanistan ben geliyorum’ gibi bu iş konuşmakla olmaz. Geliyorsan gideceksin. 18 ada işgal edildiğinde Lozan Mutabakatı’na nazaran silahlanmaması gereken adalar silahlanırken, ben 2017 yılında kümede toplantı yapıp, ‘Arkadaş neden tek laf söylemiyorsun’ dediğimde kimsenin gıkı çıkmadı, artık, ‘Neden silahlandırdınız?’ Güzel de sen neredeydin kardeşim, yeni mi öğrendin sen bunu? Dışişleri farklı bir şeydir. Derin diplomasi, diye bir şey vardır; bu işi diplomatlar götürür, son kelamı siyasetçi söyler. Diplomat dediğiniz sıradan beşerler değillerdir, devletin bütün sırlarına vakıfsınız, gittiğiniz ülkelerde devletin çıkarlarını savunursunuz. İki ülkenin NATO’ya girişiyle ilgili ‘Asla giremezler’ dedin. Ne oldu, gittin bastın imzayı? Peki Türkiye Cumhuriyeti devletinin yükü oldu mu? Türkiye bu türlü bir idaresi hak etmiyor, yanlış yapıyoruz. Suriye ile arbede ettik? Neden arbede ettik? 33 askerimiz şehit edildi, şehit eden Rusya’ydı, biz koşa koşa özür dilemeye gittik. Senin orada ne işin var kardeşim? Pek çok sıkıntımız var. Tek istediğim bir şey var; ‘Gelin bize oy verin’ diye ucuz siyaset yapmayacağım, sandığa gidince elinizi vicdanınıza koyun, oyunuzu o denli kullanın.”
